Büyük, yemyeşil ve düzenli bir bahçede, parlak kırmızı rengi ve minik ama çok güçlü kollarıyla bilinen bir böcek yaşardı: Misket. Diğer böcekler çiçekten çiçeğe uçarken, Misket, gününü hep tamir edemeyeceği bir makine parçası, hiçbir yere yerleştiremediği bir çark veya sökemediği bir düğme arayarak geçirirdi. Çünkü Misket’in hayattaki en büyük tutkusu merak etmek ve keşfetmekti.
Bahçenin derinliklerinde, toprak altında ise sadece Misket’in bildiği, Kaptan Köstebek’in işlettiği eski bir "Gizemli Tünel Treni" vardı. Bu trenin tekerlekleri dönünce çıkardığı o ritmik “Tık Tık Taka Taka!” sesi, Misket’in en sevdiği müzikti.
Bir sabah, Misket tamir çantasıyla tünelin girişine geldiğinde, trenin vagonlarının hareketsiz durduğunu ve Kaptan Köstebek’in üzgün üzgün burnunu kaşıdığını gördü.
“Kaptan Köstebek, ne oldu? Neden ‘Tık Tık Taka Taka’ sesi yok?” diye sordu Misket.
Kaptan Köstebek derin bir iç çekti: “Ah, Misket! Trenin en önemli parçası, küçük, parlak, altıgen bir Vız Vız Vida kayboldu. Bu vida olmadan tren, bizi Güneşin Doğduğu Vadi’ye götüren o sihirli ritmi yakalayamıyor!”
Misket’in gözleri hemen parladı. Bu, tam da aradığı türden bir gizemdi! Vız vız vidanın ne işe yaradığını bilmiyordu, ama onu bulmak için hissettiği merak, içindeki motoru çalıştırmıştı bile.
Misket hemen yola koyuldu. Vız Vız Vida'nın en son görüldüğü yer, bahçenin en ucundaki Gürültülü Şelale’ydi. Misket, oraya gitmek için önce yosunlu bir yolda ilerledi. Yolda, her şeyi sallayarak kontrol ettiğini düşünen tüylü bir palmiye fidesi olan Püskül ile karşılaştı.
“Nereye Misket? Bu acele ne?” diye sallanarak sordu Püskül. “Kaybolan Vız Vız Vida’yı arıyorum. Onu bulmalıyım ki, trenin ritmi geri gelsin!” Püskül omuz silkti: “Böylesine küçük bir parça ne işe yarar ki? Treni sallayarak da çalıştırabiliriz!” Misket gülümsedi: “Benim merakım, küçük parçaların her zaman büyük bir işe yaradığını söylüyor!”
Misket, Gürültülü Şelale'nin yanına ulaştı. Şelalenin gürültüsü o kadar fazlaydı ki, Vız Vız Vida'nın nerede olduğunu anlamak zordu. Misket, etrafına bakındı, parmaklarıyla kuma dokundu ve eğildi. Merak, onu daha dikkatli olmaya zorladı. Tam şelalenin döküldüğü yerde, suyun yarattığı küçük bir gökkuşağının altında, bir şey parladı!
Evet, işte oradaydı! Küçük, parlak, altıgen Vız Vız Vida!
Misket, küçük parçayı dikkatlice aldı ve hemen tünele geri döndü. Kaptan Köstebek heyecanla Misket’i bekliyordu.
“Bulabildin mi Misket? Onu hemen yerine takmalıyız!”
Misket, Vız Vız Vida’yı Kaptan Köstebek’e uzattı. Köstebek, küçük vidayı trenin dev çark mekanizmasındaki boş bir yere, tam olması gerektiği yere, taktı. Vida yerine tam oturduğunda, trenin içinden yumuşak bir “tık!” sesi geldi.
Kaptan Köstebek hemen kontrol panelinin başına geçti ve trencikleri yavaşça çalıştırmayı denedi. Başardılar! Tünelin duvarlarında yankılanan o neşeli ritim geri gelmişti: “Tık Tık Taka Taka!”
Kaptan Köstebek, Misket’e sarıldı: “Bana inandığın için teşekkürler Misket. Bu küçük vida, trenin ritmini ve dengelemesini sağlıyormuş. Küçük bir parça, büyük bir iş başardı!”
O günden sonra Misket, her yeni keşiften sonra daha da mutlu oldu. Püskül dahil, bahçedeki herkes, Misket sayesinde şunu öğrendi: Büyük bir işi başarmak için dev olmaya gerek yoktur; bazen en küçük şey bile, bir şeyin eksiksiz çalışması için hayati önem taşır. Ve en önemlisi, merak, her zaman en iyi tamir çantasından daha değerlidir!



